"Cumhuriyet’e Giden Yol" başlıklı sunumunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun tarihsel arka planını ve milli egemenliğe geçişteki kritik adımları analiz eden Tarih Öğretmeni Yakup Kaya, önemli bilgiler aktardı.
Mutlakiyetten Meşrutiyete Zorlu Geçiş
Yakup Kaya, sunumuna "cumhur" kelimesinin "halk" anlamına geldiğini belirterek başladı ve cumhuriyetin temelini halk egemenliğine dayanan yönetim anlayışının oluşturduğunu vurguladı. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki demokratikleşme hareketlerinin, aslında imparatorluğun dağılmasını önleme zorunluluğundan doğduğunu kaydetti.
Kaya, Tanzimat ve Islahat Fermanları'nın sonuç vermemesi üzerine başlayan Genç Osmanlılar hareketinin, II. Abdülhamit döneminde Anayasal Monarşi (Meşrutiyet) dönemini başlattığını; bu durumun, padişahın yetkileri yanında parlamentonun da yer aldığı bir rejim değişikliği olduğunu aktardı.
Milli Egemenlik Sürecinin Zirvesi: BMM'nin Açılışı
Mustafa Kemal Atatürk'ün gençliğinden beri millet iradesine dayalı bir yönetimin şart olduğunu düşündüğünü belirten Kaya, Amasya Genelgesi ve Erzurum Kongresi'nde bu idealin sinyallerinin verildiğini hatırlattı.
Kaya, Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin kapatılmasının ardından 23 Nisan 1920'de Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nin (BMM) açılışının, milli egemenliğin yegâne güç olma sürecini hızlandırdığını dile getirdi ve BMM'nin saltanatı kaldırarak en büyük engeli ortadan kaldırdığını ifade etti.
Cumhuriyet İdeali: "Kimsesizlerin Kimsesi"
Yakup Kaya, sunumunun sonunda, Mustafa Kemal'in Türk milletinin karakterine en uygun idare şekli olduğunu düşündüğü cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’te ilan etmeye muvaffak olduğunu söyledi. Cumhuriyet idealini; "eşitliktir, özgürlüktür, adalettir ve kendini güvende hissetmektir" şeklinde tanımlayarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesidir" sözüyle sunumunu tamamladı.
Yorumlar
Kalan Karakter: